Geleneksel yapıların yoğun olarak bulunduğu ve imar koşullarının bu doğrultuda şekillendiği bir mahallenin, nispeten yenice yapılmış sitelerle kesiştiği bir noktasındaki görece küçük bir parsele yerleşen Kandilli Evi, bulunduğu bölgenin dokusuna uyum sağlarken, boğaz ile görsel ilişkinin sürekliliğini koruyan ve benzerlerinden ayrışan, yalın ve güncel referanslı bir konut yapısı şeklinde tasarlandı. Yatay ve düşey plakların iç içe geçmesiyle oluşturulan yapı kurgusu, yedi kişilik bir ailenin yaşam alanlarını, ileride bağımsız girişli bir ofis olarak da kullanılabilmesi hedeflenen bir çalışma alanını, parsel kullanımındaki kısıtlı imkanlar ve açık alan kullanımı ihtiyacı doğrultusunda çatı altında yaratılan bir açık / yarı-açık mekanı kapsayacak şekilde kurgulandı.
Yapı, bulunduğu fiziksel çevre ile arasına aldığı yarı geçirgen bir ikincil cephe sisteminin arkasında, tasarımın en önemli parametrelerinden biri olan boğaz manzarasının da şekillendirdiği, olabildiğince şeffaf yüzeylerle oluşturulmuş bir cephe kurgusuna sahip. Yatay ve düşey plakların hareketlerini pekiştirir nitelikteki ikincil cephe sistemi, gün ışığından en makul düzeyde ve kontrollü bir şekilde faydalanmayı sağlamanın yanısıra, özel alanların mahremiyetini sürdürmeye yönelik bir önlem olarak düzenlendi.